12 Haziran 2006

YORUMSUZ....!!!


Havaalanı diye yapıldı düğün salonu oldu


1990’ların başında pisti ve binası yapılan Kastamonu Havaalanı 12-13 yıldır, devletin ödenek ayırıp tamamlamaması nedeniyle atıl durumda bekletiliyor. Tarifeli uçağın inmediği, Kastamonu Havaalanının terminal binası düğün salonu olarak kullanılırken çevresinde çocukların top oynadığı, koyun ve ineklerin otladığı havaalanının yaklaşık 2 bin 400 metrelik pisti de tahrip oldu.

(Hürriyet,12/06/06)

02 Haziran 2006

Edebiyata devam....

Daha Onsekizindeydi

Daha onsekizindeydi, ellerindeki kalıntılarına bakarken, o karanlık, o sevimsiz,
o olmayasıca derin çukura bıraktığı son bir avuç toprağın ardından;

Gözlerinden akan ama neden nasıl niçin aktığını bilmediği,
güzelim gözyaşı, yanağındaki sivilcesinin yanından kıvrılıp akarken,

………………….

Daha onsekizindeydi, ellerine yakılan kınanın oluşturduğu garip şekilleri bir
şeylere benzetip, arkadaşlarıyla eğlenirken,

O kınanın yakıldığı gece yüreği pır pır edip,
havada dolaşan namelere uygun bedenini kıvırıp, bükerken.

Nasılda titreye titreye heyecanla ama, sevinçle, özlemle, sevgiyle o mis kokulu,
çarşaflar, yorganlarla bezeli yatağa girerken,

Daha onsekizindeydi, tüm ihtişamıyla parıldayan, doğayı 'haydi haydi' diye coşturan güneşin ışıklarını bonkörce boşalttığı, odaya doldurduğu açık pencerenin önünde kocasına ilk kahvaltısını zevkle hazırlarken.

O masada ilk çayını yudumlayıp, göz göze bakarken, elini tutupta ‘nihayet bu
günüde gördük’ dediğin de sevdiği.

Sevincinden, keyfinden, mutluluğundan havalanmış, aşağı inmeyi bilmediğinde.

......................

Daha onsekizindeydi, çalan davulların göğü inlettiği, sevdiğinin eller üzerinden düşmediği gece, en son ayrılırken yanağındaki bir damla yaşı silip de ‘biz çok bekledik, bu sayılı gün, tez geçer’ dediğinde kocası.

‘Güle güle memedim, tez gel sağ salim gel’ dediğinde, ardından bakarken tozutan minibüsün, pencersinde göz göze geldiğinde sevdiğiyle.

Daha onsekizindeydi, heyecanla sevinçle haykırırken sevdiğine telefonda, ‘gel memedim gel biz bekliyoruz seni’ diye, bir yandan da elini karnında gezdirirken.

Anası, bacısı, halası, halasının kızları hep beraber minik minik örerken patikleri, yelekleri, pantolonları.

……………….

Daha onsekizindeydi, ‘e şimdide olurmu yani’ deyipte, hiç ama hiçmi hiç açmak istemediğinde
çalan kapıyı, gün batarken.

Omzunda parlayan yıldızlarla kapıda beliren yeşilliyi görüp de,
işte o an, tamda o an olmaz, olamaz, olmamalı diye
tüm hücrelerinin haykırdığı,
ama kimsenin duyamadığı,
boğazındaki yumruğun nefesini kestiği,
gözlerinin, kulaklarının, beyninin ondan ayrılıp nereye gittiğini kimsenin bilmediği,
ve o zalim, o çirkin, o imansız, o lanet olasıca karanlığın heryeri kapladığında da daha onsekizindeydi.


Daha onsekizindeydi, geleceği, hayalleri, yaşamı karartıldığında, yok edildiğinde,
gebe haliyle kolu kanadı kırık bırakıldığında,
karıncayı bile incitemeyen sevdiğinin kalbine,
aşkından sevgisinden başka ilk ve son defa giren,
ama neden, niçin, ne hakla giren o, olmayasıca kurşun girdiğinde.

………………….

Daha onsekizinde bile değildi,
Çok uzaklarda soğuk,nemli, pislik kokan kovuğun içinde, açlığını unutmuş,
kolunu sıyıran kurşunun yarasını sararken arkadaşı,
donmuş halde titreye titreye,
gözlerinin önünden hiç gitmeyen o ışıl ışıl bakan gözlerle gözgöze gelip de o ışıltıyı söndürdüğü ama neden, niçin, ne hakla söndürdüğünü bilemeden dururken.


(Adamın biri,Nisan 2006)

This page is powered by Blogger. Isn't yours?