31 Mayıs 2006

AB Ortaklık Konseyi Toplantısı'nda Türkiye'nin sunacağı 'Müzakere Pozisyon Belgesi'ne eklenen "Türk eğitim sistemi laiktir" ifadesi çıkarıldı.

17 Mayıs'taki Danıştay saldırısının ardından ortaya çıkan laiklik tartışmasından etkilenen AB Genel Sekreterliği, belgeye güçlendirici unsur olarak "Türk eğitim sistemi laiktir" ifadesini ekledi. Toplantıda yapılan eklemeyi gören AB'den sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, "Bu unsur yeni, buna gerek yok" diyerek belgeden çıkarılmasını istedi.
(Gazeteler,31/05/2006)

Eeee....olacağı buydu!!
Yakında Anayasada da "gerek yok" diye laiklik ifadesini kaldırırlarsa sakın şaşırmayın!
Bunların olacağını, bu kişilere dikkat edilmesi gerektiğini, kazın ayağının öyle değil böyle olduğunu söylediğimiz zaman "yok canım, birşey olmaz" diyenler ve hala da bunu söyleyenler varsa, görsünler manzarayı...
Görsünler de, kınamı yakarlar başka şeymi yaparlar kendileri seçsinler!

Yazık bu ülkeye, yazık bu cumhuriyete, yazık bu güzel halka.

Gelecek günlerimiz çok zor şartlara gebe, hepimiz her türlü gelişmeye hazır olalım.

Ulu Önder gençlere seslenirken görmüş bu günleri, uyarmış ve çözümüde koymuş ortaya.

Gün, damarlardaki asil kanın sahip olduğu kudreti gösterme günüdür.

Bu laik ve demokratik cumhuriyet kolay kurulmadı, o kadar kolay da yıkılmayacak.

30 Mayıs 2006

'Amacımız harem-selamlık değil'


Erkeklerin alınmadığı 'Bayanlar Parkı' haberi için açıklama yapan Şanlıurfa'nın Siverek İlçe Belediye Başkan Yardımcısı Ali Murat Bucak, “Amacımız harem-selamlık değil, kadınlarımızın kendi aralarında rahat bir ortamda eğlenmeleridir” dedi.
(Gazeteler,30/05/06)
Güzel Yurdumun her köşesinden fışkıracak buna benzer haberler bundan sonra.... Bu aralar biliyorsunuz malum belediyelerimiz ve malum hükümetimizin malum çevrelerinde, bayanlarımızın ("bayan" da ne menem bir kelime, söylerken içim burkulur, oysa siz kadınlarımız hiç "baymazsınız" ki) bugüne dek hiç rahat olmadıkları ve rahat ettirilmeleri için var güçleri ile toplumdan izole edilmelerinin gerekliliği gibi bir düşünce var. Onlarda bu düşüncelerinin doğrultusunda hizmetlerini sürdürüyorlar.Yaşasın onlar!
Ama gazetelerde bu haberle sunulan resmi gördüğümde de.....durdum ya...dondum valla.
Gülsemmi ağlasammı bilemedim.
Bu kadar traji-komik bir olaya da imza attık ya.... ne diyeyim ki ben!
Parkın adı, Yılmaz Güney parkı.

Hoşunuza gittimi çevrilen filmler?

Danıştay saldırısının ardından yaşananları izlediniz mi?
Gördünüzmü ne açıklamalar, ne bilgiler (!), ne örgütler, ne gladyolar döküldü ortaya...neler olmuş neler...değil mi?

Tarihin en ağır ve belkide en utanç verici dezenformasyonlarından birini yaşadık ve şahit olduk hep beraber. Ağır, çünkü devletin en uç noktalarına kadar uzanan, halkın en çok güvendiği kurumlara saldırıyı içeren bir karalama kampanyasıyla başladı; utanç verici, çünkü bu kadar kısa sürede, kurgulayanlarının elinde patladı.

Şimdi hem kendi günahlarını çıkartmaya, hem de birilerinin söylediklerini temizlemeye çalışıyor emniyet yetkilileri, yanlış anlaşıldı, biz öyle demedik ki, ya aslında bizde dolduruşa geldik canım, diyerekten.

E haklılar...bizimde içimiz fesat kardeşim!!

Bu defa olmadı, tutturamadılar...

Bekliyoruz bakalım, bir sonraki senaryoda kurban kim, kimler, hangi kurumlar?

Merak etmeyiniz...göreceğiz hep beraber.

Zaman, herşeyin ilacıdır.

23 Mayıs 2006

Döviz aldı başını gidiyor...

Borsa'da kan kaybı sürüyor...Borsa'da yaşanan gerileme devam ediyor...Dövizde gizli devalüasyon % 13'ü buldu...Faizler yükseliyor...
(Gazeteler,22/05/2006)
Bu konuda yeni birşey yazmıyorum...yazacağımı 27 nisanda yazmışım zaten....
Sakın beni müneccim falan sanmayın...Yalnızca görünen köy kılavuz istemiyor!!

Bir kez daha....bir kez daha !!

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur
!

Mustafa Kemal Atatürk 20 Ekim 1927

Danıştay'a saldırı: 1 ölü 4 yaralı

Danıştay binasındaki X-Ray cihazı kontrolünden avukat kimliğini göstererek geçen saldırgan, üyelerin bulunduğu ek binaya yöneldi. 5'inci kattaki müzakere salonuna giren Arslan, "Allah'ın askeriyiz, elçiyiz. Türban davası yüzünden cezalandırılacaksınız" diyerek 11 el ateş etti...
(Gazeteler,17/05/06)
Şaşırdınız mı?
Şaşıracak birşey yok...beklenmedik birşey de yok.Hiç sevmiyorum böyle söylemeyi ama ben dememişmiydim, "bunlar daha iyi günlerimiz" diye...
Hala da söylüyorum, bunlar bile "hala" iyi günlerimiz!!
Burada da yazmışım "Tehlikeli günlere giriyoruz" diye!
Alın işte, buyrun cenaze namazına!
Geçenlerde bir arkadaşım Çanakkale'ye gitmişti ve dönüşünde müthiş bir coşkuyla oradaki tarihi ve hala süregelen etkisini anlatıyordu.O nu çok iyi anlıyorum bende benzerlerini hissetmiştim gezdiğim zaman.
Bu olayı duyduğumda gözlerimin önüne Çanakkale geldi...Ve öylece kalmadı, ardından Sakarya, Dumlupınar, Gaziantep, İzmir sökün etti... fakir-aç-hasta ama dimdik duran, heyecanlı, coşkulu yeni, yepyeni laik ve demokratik cumhuriyetin sevincini gururunu yaşayan ve bu uğurda ölen güzel insanlarımın sesleri yankılandı kulaklarımda.
Onlar neden öldüler?
Onlar neden kurdular bu cumhuriyeti?
Birileri ortamı hazırlasında, kurşunlatsın diyemi cumhuriyeti?

16 Mayıs 2006

Kızına tecavüz eden babaya 24 yıl hapis

Konya'nın Bozkır ilçesinde, tecavüz ettiği öz kızından bir çocuğu olan ve diğer kızına da tecavüze yeltendiği belirtilen baba, 24 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı....
(Gazeteler,16/05/06)
Yuh artık!!
Oha!!
İnanmıyorum yaa!!
.............................gibisinden tepkiler var bu habere insanlarımızdan.
İlk duyulduğunda, evet, belki şaşırtıcı geliyor, şok ediyor ama yıllardır söylenen yazılan çizilen gerçeklerden başka birşey değil bu durum, ne yazık ki.
Evet, ülkemin güzel insanlarının güzel olmayan kaderinin gerçek bir parçası bu.
Eğer insanları bilinçlenmekden, aydınlanmakdan, beyinlerin ufkunu açmaktan bu kadar uzak tutarsan, olacağı budur.
Ülkemin ve insanlarımızın başına ne geliyorsa bu eğitimsizlikten geliyor, cahillikten geliyor.
Hele hele sözkonusu olayın özünde olan cinsel eğitimsizlik, kendi ve karşı cinsini tanımama, cinselliğin yalnızca üreme güdüsü olmadığını bilmeme, cinselliğin ve cinsellik çağrışımının hep kötü, ayıp, utanılacak-saklanacak birşey olarak öğrenilmesi ve sonuçta cinsel tatminsizlik.
Ve yine güzel ülkemin bu eğitimsiz güzel insanlarının sosyo-ekonomik durumuda ne yazık ki hiç iç açıcı değil. Temelde ekonomik imkansızlıkların ve geleneksel aile yaşam tarzımızın uzantısı olarak (özellikle şimdi büyükşehirlerin varoşlarında) tüm aile bireylerinin bir odada yatması, ana-babanın normal cinselliğine sekte vurduğu gibi, çocukların ve hatta, belki büyükanne-babanın da, hep beraber olaya katılmasına neden olmaktadır.
E tabi sonuçta yine cinsel tatminsizlik.
Bu kadar tatminsizlik ve kendini kontrol edememe olunca da gözü dönüyor tabi.
Aslında ne enteresan ki, çok basit bir olay ve sorun görünmesine rağmen, burada bile, son derece grift bir nedenler manzumesiyle karşı karşıya kalıyoruz.Cahillik, gelenekler, ekonomik durum, toplumsal-dinsel kaygılar, medya pompalamaları, ......
Ama aslına bakarsanız, temele inildiğinde neden de, çözümde son derece basit.Eğitim.
Hep içim yanar ve asla affetmem, bu ülkeye matbanın girişini üçyüz yıl geciktirenleri!!

15 Mayıs 2006

YİNE, YENİ, YENİDEN.........

ŞAMPİYON
GALATASARAY

Başka söze gerek var mı!



12 Mayıs 2006

GÜVENLİK ÇEMBERİNDEKİ CUMHURİYET GAZETESİ'NE 6 GÜNDE ÜÇÜNCÜ BOMBA

Son altı gün içinde iki kez bombalı saldırı girişimi yaşanan Cumhuriyet Gazetesi’ne, dün de geniş güvenlik önlemleri alan polise rağmen el bombası atıldı. Biri silahlı olan, biri cep telefonu ile konuşan iki kişi ile gelen üçüncü saldırgan, el bombasını atarken; "Allahü ekber" diye bağırdı.
(Gazeteler,12/05/2006)
Tehlikeyi söylediğimiz zaman "Ya birşey olmaz" diyenlerin kulakları çınlasın.
Olur...oluyor...ve daha da neler olacak....eğer böyle durmaya devam edersek, tepki vermezsek, Cumhuriyetimize sahip çıkmazsak!!
Cumhuriyet Gazetesine atılan bombalar, laik ve demokratik Cumhuriyetimizin temellerine konan ve konacak olan dinamitlerin provasıdır.
Uyumayalım!!

Bazı takımlar küme düşmesinmiş!!

E yani pes!
CHP Gebel Başkanı Baykal, Samsunspor ve Diyarbakırsporun küme düşmemesi gerektiğini, toplumsal barış için bunun gerektiğini söylemiş.
Söyledi de, aslında Diyarbakırspordan da pek güzelce ağzının payını aldı.
CHP'ye ve Baykal'a zaten kızıyorum.Ülke yangın yerine dönmüşken adam akıllı muhalefet yapamadıkları için.
İşsizlik almış başını gitmiş, gerçek enflasyon can acıtıyor, cari açık dağ gibi, okullar eşkiya yatağına dönmüş, halk mutsuz,umutsuz, dış politika dünyadan bi haber, şeriatın ayak sesleri ortalığı kaplamış, kadrolaşma almış yürümüş ve...
ve nihayet işte bağıra bağıra geliyorum diyen kriz kapıya dayanmış, dolar euro fırlamış,borsa çökmüş....
e ne olmuş? ne yapmış, ne demiş?
arkadaş kalkmış şu takımlar küme düşmesinmiş.
Hala inanamıyorum
Yok böyle ucuz politika...yok böyle oy avcılığı...yok böyle tribünlere oynama!

Aynası iştir kişinin, lafa bakılmaz!
Seninde işinde muhalefet yapmak, alternatif olmaktır.Bu kadar!!

08 Mayıs 2006

Gündem...

Malumunuz olduğu üzere son zamanlarda oldukça hırçınlaşan, tahammülsüzleşen ve bunun sonucu olarak da ağzına geleni söyleyip eline geleni yapan RTE yeni bir olaya daha imza attı. Gelen ziyaretçilerin duygu ve düşüncelerini birkaç kelime ile kağıda döktükleri, Atatürk'ün doğduğu evdeki "Anı Defteri"ni yırttı!

Sanırım rahatlamıştır.
Bir anlık öfke ile yapılan bu hareketin devamında da defter tamamen kaldırıldı.(Ne olur ne olmaz, bakarsınız bierileri daha yazar!)
Oysa bir başbakan böylemi davranmalıydı? Bu kadar hoşgörüsüz mü olmalıydı? Bu ülkede herkes ama herkes "yaşa,varol !"diye mi bağırmalıydı kendisine?
Yazık... ben başbakanımdan, hadi diyelimki olamıyor, başbakan gibi değil ama, en azından küçüklerine örnek olacak olgunlukta bir adam gibi davranmasını beklerdim.

Lütfen öğretmen olan okuyucularım düzeltsinler yanlışsam, daha ilkokul sıralarının başında, mini mini birler iken bize öğretilmedimi defterden sayfa yırtılmaz diye??

Siz öğretmenler demedinizmi bize, yanlış da olsa yazılan-çizilen öylece bırak, bir sonraki sayfaya doğrusunu yaz-yap diye?

Ve hatta benim sevgili öğretmenim, bana/bize bırakın yırtmayı, yanlışınızı "silmeyin" bile derdi defterden. "Bırakın kalsın, bir sonraki sayfaya baştan doğrusunu yazın" derdi, çünkü "Yanlışınız orada kalsın ki, görün sürekli ve yapmayın bir daha" diye de devam ederdi...

Ama RTE yırttı!
Demek ki, niyeti de yoktu hiç ders almaya, vatandaşının sesini dinlemeye, kendine çeki düzen vermeye...

03 Mayıs 2006

Önce çocuklarını Türkiye’de okut (Demirel)

"Eski Cumhurbaşkanı Demirel ile AKP arasındaki polemik giderek sertleşiyor....Erdoğan da Demirel'i "Cingöz Recai siyaseti" yapmakla suçlamıştı....Demirel, "Türk evlatlarının okuyacağı adres Türkiye’dir." diyor Erdoğan, Buyrun okutun. Niye okutamıyorsunuz? Engeller var. Kaldırın bu engelleri. Niye kaldıramıyorsunuz? Gücünüz yetmiyor, acizsiniz. Hem vaat ediyorsunuz hem gücünüz yetmiyor.....bu ülkenin çocuklarının dış ülkelerde okuması o kadar ayıp birşey değil. Eğer ayıp bir şeyse kendi çocuklarınızı evvela Türkiye’de okutun.....
(Gazeteler,03/05/2006)"
RTE bu defa sert kayaya çarptı. Doğrusu Demireli çok sevdiğimden değil, ama Türkiye'nin ağzı en iyi laf yapan siyasetçisidir.Helede polemik olunca,tadından yenmez.
RTE mümkün olduğunca bu tartışmadan uzaklaşmaya bakmalıdır bir an önce. Yoksa, bu tartışma sürer ve bir süre sonra biterse, kendisi bile aynada kendisini tanıyamaz.Demirel bu fena yapar adamı!
Ayrıca her ne kadar sevmesekde, söylediği birşeyde çok haklı.RTE'nin çocukları neden dışarda? Dışarda okutmak ayıpsa? Yada Demirel Arabistan yerine ABD deseydi o zaman ne diyecekti RTE?
Ama asıl kafama takılan da başka...RTE nin ABD de okuyan çocuklarının masrafları neden başka bir iş adamı tarafından ödeniyor? Hem de o kadar zenginken?
Soru çok, ama bunlardan tık yok...
Hakikaten acz içinde, ne yapacaklarını bilmeden yalnızca saldırıyorlar...Vatandaş, çiftçi, doktor, medya derken şimdide eski cumhurbaşkanı alıyor nasibini RTE nin veciz sözlerinden!!!

01 Mayıs 2006

Yorumsuz....

"Çiftçiden Erdoğan’a protesto !

Çiftçiler Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sözünü sık sık keserek protesto etti...Erdoğan, çiftçilere mazot ve gübre desteğinin kendilerinden önce olmadığını söyleyince, çiftçiler, "Vardı vardı" diye bağırdı..."
(Gazateler,01.05.2006)

mehmet yılmaz
01/05/2006 - 10:20

sakaryalı mısır çiftçisiyim. iki sene önce 38 kuruş olan mısır akp hükümetinin taban fiyatı 7o kuruş düşürmesinden sonra 13 kuruşa kadar düştü yani sakın inanmayın herşey güzel gidiyor masallarına akp bizi maddi olarak ezdi, manevi olarakda çitçilere dedikleri "gözünüzü toprak doyursun, ananı da al git" gibi laflarla da manevi olarakda ezdi. ama seçim yakın 10 milyon çitçi var o zaman hesaplaşacaz. bizimle dalga geçmeyi görecekler...

(Hürriyet,okuyucu yorumu)
.............................. (yorumu içinde)

This page is powered by Blogger. Isn't yours?