27 Kasım 2006

Edebiyat...

O GÜN

O ilk günü anımsıyor musun,
O ilk temasını gözlerinin gözlerimle,
Gerçi çok da göz göze gelmemiştik,
Gönül gözlerimiz görüşmüştü sımsıcak.

O ilk günü anımsıyor musun,
O ilk kelimelerini dudaklarından dökülen,
O kelimeleri duymamıştım ben,
Hissetmiştim yalnızca, içimde, derinde.

O ilk günü anımsıyor musun,
O ilk devinimlerini bedeninin,
Gerçi hiç dokunamamıştım daha,
Duyumsamıştım yalnızca seni, her yerimde.

O ilk günü anımsıyor musun,
O ilk adımı atışımızı yolculuğumuza,
Kim derdi ki buralara, bugüne geleceğimizi,
Zaman aldı bizi bizden, savurdu, bıraktı.

Ya o son günü anımsıyor musun,
Yaşanmışlıkların üzerinde filizlenen,
Bakışını,
Kelimelerini,
Devinimlerini.
O son gün, son gün değil artık,
Sonradan geleceklerin öncesinde yeni bir ilk gün.


(Adamın Biri, Kasım 2006)



(İthaf olunur kendini bilene)

Bumudur??

"Emniyetten ürküten istatistik

2006'nın ilk dokuz ayında işlenen suçların istatistikleri tüyler ürpertici. Her dört saatte bir kişi öldürüldü. Her saat başı bir kişi kapkaççıların saldırısına maruz kaldı ve her yarım saatte ise bir kişi aile içi şiddetin kurbanı oldu...."

(Hürriyet,27.11.06)


Birilerinin "Küçük Amerika Olacağız" dedikleri bumuydu acaba....!

Yazık!

Toplumsal cinnetin eşiğindeyiz gibi geliyor.Böyle olmamalı.

Ah eğitim, vah eğitim.

24 Kasım 2006

Öğretmenler Günü....

Tüm öğretmenlerimizin, öğretmenler gününü kutluyorum.

Benim için o kadar önemlisiniz ki....

Keşke sahip olduğunuz koşullarda bu öneme denk düşecek şekilde olsaydı.

Hepinizin ellerinden öpüyorum, sevgiyle, saygıyla...

Bir tane daha...

YOL

Kilometreler yarışıyordu birbiriyle altımdan akarken,
Gözlerim karanlık ufka kilitli,
Ayağımı hissetmiyorum artık,
Pedalla bütünleşmiş, kaskatı.

Yola ne zaman çıktığımı bile hatırlamıyorum,
Sadece gidiyorum.
İşte o anda açılıyor ufukta bir pencere,
Gözüm kamaşıyor bir an,
Elim ayağım her şeyim yerli yerinde,
Pencereye koşuyorum, kıvrılan yoldan.

Elbet biliyorum,
Hiçbirimiz isteyerek çıkmadık bu yola,
Sadece fark ettik,
Bir gün kendimizi bulunca yolda.

Önceleri pek bir eğlenceli geldiydi,
Anlayana kadar yolun yokuşunu, çukurunu,
İlk kıvrımlar, ilk virajlar alındı bir şekilde, birazda destekli,
Lakin, sapmalımıydı yoksa çataldan öbür yana?

Geçtiğim her viraj,
Her rampa, zorlasa da,
Sanki daha iyi gidiyormuşum gibi geldi bana,
Ama düşünmeden edemiyorum,
Sapmalı mıydım diğer yola?

Bu yola ben çıkmadım, çıkarıldım.
Bu yolları ben yapmadım, yaşadım,
Bu yolda ben durmadım, durduruldum,
Dönmeli miydim yoksa sağ yola?

Pencere açıldı sonuna dek,
Artık önemi de yok, çataldan sapmaya yada sapmamaya,
Artık kilometreler yarışmıyor altımda,
Yükselirken ben semaya.

(Adamın Biri, Kasım 2006)
(Bu şiirimsiyi bugünkü bir söyleşi üzerine yazdım)


21 Kasım 2006

Edebiyat.....

MUSTAFA
Köşeden döndüğümde oradaydı,
Gördüğümde inerken arabadan, yemek için,
Ne birkaç saat öncesinin haşmetli Ağrı dağı,
Ne bir gün öncesinin nazlı dalgalı Van Gölü kaldı belleğimde.
Şimdi yalnızca puslu, karanlık bir gerçek var.

O simsiyah iri gözleriyle, çıplak ayaklarının üzerinde ürkek ve meraklıydı,
Lokantaya girmeye niyetlenirken ekmek parası dediğinde.
Belki yedi, bilemedin sekiz yaşındaydı cüssesi, on iki olduğunu söyleyene dek.
Okula gidecek, koşacak, oynayacak etrafa neşe saçacak yaşta.
Ama,
Koşmuyordu, mecali kalmamış bedeninin koşacak,
Oynamıyordu, ne oyuncağı vardı ne de bir yaşıtı arkadaşı yanında.
Okula da gitmiyordu, gidemiyordu,
sanki kaf dağının ardında bir yer gibiydi O’na okul.

Babası İstanbul’a gitmiş, yedi yıl önce,
Annesi kardeşine gebe.
O günden beri ne bir ses ne bir haber.
Artık beklemiyorum, gelirse de almayız eve!

Annesi çalışırken geçen yıl, kırmış kalçasını düştüğünde.
Kız kardeşi hasta.
İlaç yok.
Köyden kimse de yok artık şehirde, yalnız, yapayalnızlar.
En son bir gün önce yemiş bir şeyler,
aç, susuz.


Gel diyorum, beraber bir şeyler yiyelim.
Olmaz!
Olamaz!
Kardeşim, annem para bekliyorlar evde,
Ev dediği de tenekeden dört duvar,
Tek başına boğazından geçmiyor.
Benim geçer sanki şimdi.

Evin erkeği benim artık, diyor.
Kardeşime, anneme bakmalıyım.
Okumayı biliyorum bu yeter bana,
ilk okul birden terk.
Şimdi çalışmalıyım abi.
Zaten belediye de üç aydır kesmiş yardımı.

Az ilerdeki fırından ekmek kokusu geliyor, mis gibi.
Beraber yürüyoruz, biz hiç sıcak ekmek almayız ki diyor.
İçim donuyor, fırın o kadar sıcak ki.

Vedalaşırken, bu meydanda oluyorum genelde, gelirsen görüşürüz diyor,
Siyah gözleri pırıldarken, dimdik duruyor.
Evinin erkeği.

…….

Arkasından bakıyorum, arabaya binerken,
Hızlı adımlarla gidiyor evine doğru,
Aynada, geride kalan meydan gittikçe küçülürken,
Neden, niçin, nasıl, ne hakla, diye başlayan yüzlerce soru yoğuruyor beynimi.
Ah…
Birde midem…Bıçaklanıyorum sanki!
Aç falan değilim artık.
(Adamın Biri, Eylül,2004)
(Bu şiirimsiyi 2004 yılında, iş nedeniyle yaptığım bir Anadolu turunda Ağrı meydanında yaşadıklarım üzerine yazmıştım.Dün, Ülkemin Başkentinde benzer bir durum yaşadığım için buraya almaya karar verdim)




Şaşırmayalım, kendimize gelelim!

"Kemalizm ilerlemeden çok gerilemeye tekabül eder" ve "Neden her yerde bu adamın (Atatürk) fotoğrafları var?’ diye soracaklar" sözleriyle büyük tepki toplayan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla, sözlerinin arkasında olduğunu açıkladı.
(Hürriyet,21.11.06)
Terörist başına, "Sayın" "Bey" gibi hitaplar kullanan, teröristlere zımmi destek veren zihniyetin son denemesi.
Şaşırıyormuyum?
Hayır.
Aylar öncesinden "daha neler olacak, göreceğiz" dediğimde bu ve benzerlerini kastediyordum zaten.
Hala birşey olmaz diyenlere, küpe olsun.

17 Kasım 2006

GÜNDEM

Eveetttt....

Çok oldu biliyorum elim değipte yazamayalı...

Ama mazeretim vardı!

O nedenle "Gündem" de yazacak çok şey var....Ama kısa tuacağım...güncellikleri geride kaldığı için.
Bundan sonra eskisi gibi yazmaya çalışacağım yine.

Umarım !

Geldim işte....

This page is powered by Blogger. Isn't yours?