30 Aralık 2006

2 in 1


EN GÜZEL YILLAR HENÜZ YAŞANMAMIŞ, EN GÜZEL BAYRAMLAR HENÜZ TADILMAMIŞ OLSUN.

SAĞLIK, SEVİNÇ, BAŞARI VE UMUT DOLU BİR YIL DİLERİM.

23 Aralık 2006

TÜRKMENBAŞI ÖLDÜ!

Allah rahmet eylesin!


Enteresan bir adamdı, yaşadığı zamanki uygulamalarını zaman zaman tebessümle izler ve halkına sabır dilerdim.

Aşağıda yazdığım tarikatlarla ilgili durumun dehşet verici hali de diyebiliriz !!

İşte uygulamalarından bir kaç örnek:

-1999 da meclise kendini "Ömür Boyu Başkan" seçtirtmişti.


- Türkmen gençlerin altın diş kullanmasını yasakladı, bunun yerine dişlerini korumalarını istedi.

- Aşkaabat dışındaki hastaneleri kapatttı, hasta olan Türkmenlerin başkente gelebileceklerini söyledi. Ve 15 bin sağlık çalışanını işten çıkardı.

- “Sıradan Türkmenler kitap okumaz” diyerek Aşkaabat dışındaki kütüphaneleri kapattı.

- Doktorların Hipokrat Yemini’ni bırakarak kendisine yemin etmelerini istedi.


- Çok fazla şiddet içerdiği gerekçesiyle bilgisayar oyunlarını yasakladı.

- Haber spikerlerinin makyaj yapmasını yasakladı.

- Her yıl Ağustos ayının ikinci Pazar’ını Türkmen Karpuzu günü ilan etti.

- Ruhname isimli bir kitap yazdı ayrıca 2010 yılında tamamlanmak üzere Ruhname Üniversitesi açılması emri verdi. Üniversiteye ve ehliyet sınavına girişte kendi yazdığı Ruhname adlı kitabın ezbere bilinmesi gerekiyor.

- Genç Türkmenlerin sakal bırakmasını yasakladı.

-Arabalarda radyo dinlemeyi yasakladı.

- Tüm paraların üzerine kendi resmini bastırdı. Beyaz saçlarını siyaha boyatınca eski paraları tedavülden kaldırıp yenisini çıkardı!!

- 2001'de doğumgünü hediyesi olarak peygamberliğini ilan etmek istedi ancak tepkiler üzerine bundan vazgeçti.

- Ocak ayına kendi, nisan ayına annesinin ismini verdi. Anne ve babasını milli kahraman ilan ettirdi. Türkmence'de çörek denilen ekmeğe annesinin ismini verdi.

- Ülkede 'playback' yapılmasını yasakladı.

- Opera ve baleyi Türkmen kültürüne uygun değil gerekçesiyle yasakladı.

- Bir Türkmenle evlenmek isteyen yabancılardan 50.000 dolar istenmesine karar verdi.


Ama en ilginci de sanırım öldükten sonra ortaya çıkan durum. Hazretleri kalp hastası olduğundan ve artık kalbi iflas noktasına geldiğinden uygun bir kalp aranmış ve bir askerde bulunduktan sonra asker kalp nakli amacıyla gizli servis tarafından öldürülmüş.

BUYRUN CENAZE NAMAZINA!

KÜTAHYA’da, kendisini "Peygamber" ilan ettiği öne sürülen Hatice Benlioğlu, doğum gününü, ’Kutlu doğum günü" ilan ediyor, müritlerden hediye ve gül yağıyor. Allah tarafından bildiri gönderildiğini söylüyor, müritler karşısında secde ediyor.

(Gazeteler,21.12.06)
Ve bu hanımın eşi üniversitede "yrd.dç.dr" ünvanına erişmiş bir 'sözde' bilim adamı!!
Hadi bu bayanı ve hadi onun su yoluna girmiş olan eşini de bir nebze anlayabilirim. İnsanlar zaman zaman sapkın düşünceler peşinde gidebilirler. Bu bir yerde onların sorunu olmakla beraber bir 'ruhsal hastalık' durumu söz konusu olduğundan tedavi edilebilir yada edilemiyorlarsa (bu örnekte olduğu gibi bilinçli ve "çıkar, seks" amaçlı bir düzenek içindeyse) çevreye zarar vermemeleri için tecrit edilebilirler.
Ama,
onlara sözde "müritlik" edenlere ne demeli?
Bu kadar mı insanlar kendilerini, bilinçlerini kaybetmiş olur?
"Ben şuyum, buyum" diyen insanlar peşinde koşmayı, onlara secde etmeyi ne bugüne kadar anladım nede bundan sonra anlayacağımı sanırım.
Bir yandan da düşünüyorum "neden" diye?
Neden insanlar bu tip kişilerin peşine takılırlar, neden o kişilerden medet umarlar, neden varlarını yoklarını bu kişilere akıtırlar, neden sahip oldukları etik değerleri bu kadar kolay yitirirler, neden, neden ?
Yıllar önce, Konya'da iş seyahatlerim nedeniyle tanıştığım bir kişi vardı. Bu kişi zamanında bir "şeyh"in tarikatına katılmış. Bu tarikatın dergahına düzenli olarak gidip gelmeye başlamış. "Ama" diyordu "bir süre sonra eşim kafama vurdu ve uyandım, ben ne yapıyorum dedim, o ana kadar sürekli para akıtıyordum tarikata, şeyh 'en has müridim' diye bahsederdi, sonra kestim. Bir süre sonra şeyh bana köpek muamelesi yapmaya başladı, azarlıyor, kızıyordu, ve birgün eşimle birlik olan kardeşimden yediğim yumruktan sonra tarikat defterini kapadım". O süre zarfında bir gece kondu olan "dergah" 3 katlı, muhteşem bir bahçe içinde, devasa bir saray yavrusuna dönmüş, ve ne yazık ki bu kişi tarikata girdiğinde kendine ait dört villası var iken o yumruğu yediği gün sadece içinde oturdukları tek villası kalmış. "Oğlum, cemaatimizi genişletmek, fikirlerimizi yaymak için para lazım dedikçe şeyh, kasamdaki para yetmediğinde ev satıyordum" dediğinde tüylerim diken diken olmuştu.
Peki neden girdin tarikata, nasıl bulaştın böyle birşeye dediğimde ise, "o zamana kadar çok hızlı yaşamıştım, ama suçlulukda hissediyordum, durulmak istediğim zamanlar bir arkadaşım gel seni biriyle tanıştırayım o yardımcı olur demişti...böyle başladım" peki duruldun mu? " ne gezer...".
Bu kişi bir iş adamı.Tarikata katıldığında da şimdi de. Neyseki o zaman kaybettiklerinin fazlasını tekrar kazanmasını bildi.Ama herkes onun kadar şanslı olamayabiliyor.
Şimdi düşüüyorum insanlar neden takılıyor diye bu şarlatanların peşine?
Ve karşıma güzel Ülkem'de herzaman bildiğimiz nedenlerden başkası çıkmıyor maalesef.
Yoksulluk. (istisnalar kaideyi bozmaz!)
Mevcut düzenin laçkalaşması sonucu düzene olan güvensizlik.
Aydın din adamlarımızın yetersizliği, halkın kulaktan dolma bilgilere inanması.
Çaresizlik, kendine çıkar yol bulamama.
Yetiştirilme şeklimiz, toplumsal yanlışlarımız.
Cinsel açlık.
İletişimsizlik.
Kendini ifade edememe.
Cahillik.
Bu ve uzatabileceğimiz benzer nedenleri her yazışımda içim burkuluyor. Aslında böyle madde madde yazsak da sonuçta neden ve çözüm hep aynı tek kelimede düğümleniyor "eğitim".
"Ekince" sayfasında Amire hocam bir hayali ülke çizmişti. O ülkede bu ve benzer olaylar yaşanabilir mi hocam? Aslında gayet normal olarak olması gereken bir düzen, bir hayal olarak yazılmıştı "ekince"de.
İçi dolu bir "eğitim" den geçmiş toplumlarda insanlar böyle şarlatanların peşine takılıp, hayal kurma yetilerinin çalınmasına izin verirler mi?
Vermezler elbet.

13 Aralık 2006

THY 'nın kutlaması böyle olur!

Yok devenin papucu !!

12 Aralık 2006

AB'den NANİK!!

Şu bizim medya vallahi öldürür insanı! (gülmekten)

AB Dışişleri Bakanları toplantısı yapıldı ve bir karar metni ortaya çıktı.
Medyamıza göre AB ne güzel kararlar almışda, biz anlamıyormuşuz sanırsam!

Müzakereleri dondurma kararı hadi birşey ifade etmiyor (!) desek de, Kıbrıs konusunu çöz demeleri olsa olsa bir şükran belirtisi !!.

Oysa bir zamanlar birileri AB Kıbrıs'ı üyelik için şart koşmayacak demiyormuydu ? Şimdi yine o birileri, bütün devlet teamüllerini bir kenara iterek, ben yaptım oldu misali, kendi kendine birkaç liman ve havaalanı açarız demiyor mu? Zılgıtı yiyince de 'yaw yazılı bişi demedik ki' diye kıvırmaya çalışmıyor mu?

Medyamız haklı....herşey güllük gülistanlık...AB'ne üye bile olduk neredeyse de haberimiz yok!

NOBEL

Eh sonunda bizimde bir Nobel ödülümüz oldu.

Orhan Pamuk'a teşekkürler ve tebrikler.Sonuçta bu gurur hepimizin.

Gerçi adaylık gündeme geldiğinden beri Orhan Pamuk ve düşünceleri, söylemleri hakkında çok yazıldı çizildi.Belki haklı görünecek yönleri de vardı.

Ama,

Orhan Pamuk'un düşüncelerine, söylemlerine katılırsınız yada katılmazsınız bu ayrı birşeydir. Orhan Pamuk sonuçta bir yazardır ve yazdıklarıda edebi açıdan son derece güzeldir.

Yıllar önce, O'nun ilk kitabını okuduğumda ki, henüz bugünkü Orhan Pamuk adından çok uzaktayken, ilk sayfalarında "hımm" demiştim.(- genelde romanların ilk sayfaları bana sıkıcı gelir). Yapmış olduğu bir tasvir çok hoşuma gitmişti.

Sonuçta, yazıyor yani...ellerine beynine sağlık.

This page is powered by Blogger. Isn't yours?